Cori “Coco” Gauff, Amerikalı profesyonel tenis oyuncusudur. 13 Mart 2004 tarihinde Atlanta, Georgia’da doğan Gauff, küçük yaşlardan itibaren tenisle ilgilenmeye başladı. Ailesinin desteğiyle erken yaşta antrenmanlara başlayan Gauff, ilk büyük çıkışını 2019 yılında Wimbledon Tenis Turnuvası’nda gerçekleştirdi. Turnuvada, ilk turda Venus Williams’ı mağlup ederek adını geniş kitlelere duyurdu. Bu maç, onun profesyonel kariyerindeki dönüm noktalarından biri oldu.
Coco Gauff, 2019 yılında Avusturya’nın Linz kentinde düzenlenen WTA turnuvasında kariyerinin ilk şampiyonluğunu kazandı. Bu zafer, Gauff’u WTA tarihinde bir turnuva kazanan en genç oyunculardan biri yaptı. Aynı yıl içerisinde ABD Açık ve Avustralya Açık gibi turnuvalarda da ana tabloya kalmayı başardı.
2023 yılında ABD Açık (US Open) kadınlar tekler finalinde Aryna Sabalenka’yı mağlup ederek kariyerindeki ilk Grand Slam şampiyonluğunu elde etti. Bu başarı, Gauff’u ABD’li kadın tenisçiler arasında dikkat çeken bir konuma taşıdı. 2025 yılı itibarıyla Gauff, Roland Garros’ta da şampiyon olarak ikinci Grand Slam zaferini kazandı.
Gauff, yalnızca teklerde değil, çiftler kategorisinde de önemli başarılar elde etti. 2024 Fransa Açık’ta Katerina Siniakova ile birlikte çiftler şampiyonluğunu kazandı. Aynı yıl dünya çiftler sıralamasında 1 numaraya yükseldi. Tekler sıralamasında da ilk üç içerisinde yer aldı.
Profesyonel kariyerinde Grand Slam turnuvalarının yanı sıra WTA 1000 ve WTA 500 düzeyindeki çeşitli turnuvalarda final oynayan Gauff, hem tekler hem çiftler kategorilerinde aktif olarak mücadele etmektedir. Oyuncunun antrenörlüğünü Jean-Christophe Faurel ve Brad Gilbert üstlenmektedir.
Coco Gauff, hâlen aktif olarak WTA turnuvalarında yer almakta ve Amerika Birleşik Devletleri Tenis Federasyonu (USTA) bünyesinde ABD’yi temsil etmektedir.
Wimbledon her yıl Haziran ayının son haftasında başlar ve Temmuz ortasına kadar sürer. 2025 turnuvası, 30 Haziran – 13 Temmuz tarihleri arasında yapılacaktır.
Turnuva, İngiltere’nin başkenti Londra’nın Wimbledon semtinde, All England Lawn Tennis and Croquet Club adlı tesislerde düzenlenir.
Wimbledon, Grand Slam takviminin çim kortta oynanan tek turnuvasıdır. Bu zemin, hızlı oyun ve düşük sekme ile dikkat çeker.
Wimbledon’da oyuncuların tamamen beyaz kıyafet giymesi zorunludur. Bu, turnuvanın geleneksel kuralları arasında yer alır ve katı şekilde uygulanır.
İlk Wimbledon turnuvası 1877 yılında düzenlenmiştir. Bu da onu dünyanın en eski tenis turnuvası yapar.
Erkeklerde en fazla Wimbledon şampiyonluğu yaşayan oyuncu Roger Federer (8 kez), kadınlarda ise Martina Navratilova (9 kez) olmuştur.
Biletler, resmi Wimbledon sitesinden kura sistemi (public ballot), günlük gişe satışları veya resmi satış ortakları aracılığıyla temin edilebilir.
2025 yılı itibarıyla tekler şampiyonlarına 3 milyon sterlin ödül verilmektedir. Toplam ödül havuzu ise 53,5 milyon sterlin ile rekor seviyededir.
Wimbledon, dünya çapında birçok spor kanalında yayınlanmaktadır. Türkiye’de genellikle S Sport veya beIN Sports gibi platformlarda canlı yayınlanır.
Wimbledon, yalnızca bir tenis turnuvası değil, gelenek, zarafet ve tarih barındıran eşsiz bir spor etkinliğidir. Çim kortu, katı kuralları ve tarihi atmosferiyle tenisin kalbinin attığı yerdir.
Tenis denince akla ilk gelen turnuvalardan biri olan Wimbledon, sadece bir spor organizasyonu değil; aynı zamanda yüzyıllık gelenekleri, çim kortları ve ikonik atmosferiyle adeta bir kültürdür. Resmi adıyla “The Championships, Wimbledon” olan bu turnuva, tenis dünyasının en prestijli ve tarihi büyük turnuvasıdır. 1877 yılından bu yana kesintisiz olarak düzenlenen Wimbledon, Grand Slam takviminin üçüncü ayağını oluşturur ve her yıl Haziran sonu ile Temmuz ortasında Londra’nın güneybatısındaki Wimbledon semtinde gerçekleştirilir.
Wimbledon’ı diğer Grand Slam’lerden ayıran en önemli özellik, çim kortta oynanan tek büyük turnuva olmasıdır. Çim zeminin getirdiği hızlı oyun temposu, oyuncular için ayrı bir hazırlık ve strateji gerektirir. Bu özellik, turnuvayı daha öngörülemez ve heyecanlı hale getirir.
Turnuva, erkeklerde tekler ve çiftler, kadınlarda tekler ve çiftler, karışık çiftler, gençler ve tekerlekli sandalye kategorileri olmak üzere farklı klasmanlarda düzenlenir. Wimbledon’da şampiyonluk kazanmak, tenis dünyasında ulaşılabilecek en üst mertebelerden biri olarak kabul edilir. Roger Federer’in burada kazandığı sekiz şampiyonluk, Rafael Nadal ve Novak Djokovic’in tarihi mücadeleleri, Serena Williams’ın çim üzerindeki hâkimiyeti gibi unutulmaz anlar bu turnuvayı ölümsüzleştirmiştir.
Wimbledon’ı özel kılan bir diğer unsur ise köklü gelenekleridir. Oyuncuların tamamen beyaz kıyafet giymesi zorunluluğu, “Middle Sunday” olarak bilinen ara günü, kraliyet ailesinin protokoldeki yeri ve meşhur çilek & krema ikramı gibi detaylar turnuvanın eşsiz dokusunu oluşturur. Tüm bu gelenekler, Wimbledon’ı sadece bir tenis turnuvası değil, bir kültürel miras olarak da tanımlar.
All England Lawn Tennis and Croquet Club tarafından organize edilen turnuvaya dünya genelinden yüz binlerce izleyici gelirken, televizyon yayınları sayesinde milyarlarca kişiye ulaşır. Özellikle final maçları, tüm dünyada büyük bir merakla izlenir ve spor tarihinin en dramatik anlarına sahne olur.
Son yıllarda artan ödül havuzu ve artan medya ilgisiyle Wimbledon, profesyonel tenis kariyerine yön vermek isteyen her oyuncunun hayal ettiği bir zirve hâline gelmiştir. Burada kazanmak, yalnızca bir kupa elde etmek değil; aynı zamanda tarihe geçmektir.
Modern tenisin tartışmasız en zarif figürlerinden biri olan Roger Federer, yalnızca başarılarıyla değil, sahadaki duruşuyla da tüm dünyada saygı kazanmış bir sporcu. İsviçreli raket, 20 Grand Slam şampiyonluğuyla tenisin zirvesinde uzun yıllar kaldı ve kuşaklar boyunca gelen sporcular için ilham kaynağı oldu.
1981 yılında Basel’de doğan Federer, küçük yaşlardan itibaren tenisle iç içe bir yaşam sürdü. Profesyonel kariyerine 1998 yılında adım atan Federer, 2003 yılında Wimbledon’da kazandığı ilk Grand Slam zaferiyle dünya çapında tanınmaya başladı. Ardından gelen başarılar onu “tenisin Mozart’ı” olarak tanımlayanların sayısını artırdı. Zira Federer’in oyunu yalnızca atletik değil, aynı zamanda sanatsal bir bütünlük sunuyordu.
Özellikle Wimbledon’da sergilediği performansla adeta turnuvayla özdeşleşen Federer, burada tam sekiz kez şampiyon oldu. Sert kortlardaki başarısı da dikkat çekiciydi; US Open’da beş, Avustralya Açık’ta ise altı kez zafere ulaştı. Toprak kortta ezeli rakibi Rafael Nadal’ın gölgesinde kalmış olsa da, 2009 Roland Garros şampiyonluğuyla “Kariyer Grand Slam” başarısına ulaşmayı başardı.
Federer’in kariyeri boyunca dikkat çeken bir diğer özellik, korttaki soğukkanlılığı ve sportmenliği oldu. Kazandığı kadar kaybetmesini de bilen bir figür olarak, tenis dünyasında centilmenlik ödüllerinin de gediklisi haline geldi. Uzun yıllar boyunca rakipleriyle olan rekabeti, özellikle Nadal ve Djokovic ile olan tarihi maçları, tenis tarihine altın harflerle yazıldı.
2022 yılında profesyonel tenise veda ettiğini açıklayan Federer, sadece bir efsane olarak değil, aynı zamanda örnek bir sporcu kimliğiyle de tenis tarihine damgasını vurdu. Onun ardından gelen her oyuncu, sahada bir Federer zarafeti aradı. Bugün hala birçok genç raketin idolü olan Federer, tenisin kültüründe silinmesi güç bir iz bıraktı.
Tenis dünyasında son yılların en çok konuşulan isimlerinden biri olan Carlos Alcaraz, genç yaşına rağmen büyük başarılara imza atarak dikkatleri üzerine çekiyor. İspanya’nın Murcia kentinde 5 Mayıs 2003 tarihinde doğan Alcaraz, daha çocuk yaşta raketle tanıştı ve kısa sürede olağanüstü yeteneğiyle tenis otoritelerinin ilgisini çekti. Henüz 20’li yaşlarının başında olmasına rağmen, kariyerinde çok sayıda önemli başarıya ulaşmış olması, onu “yeni Nadal” olarak nitelendirenlerin sayısını artırıyor.
Carlos Alcaraz’ın kariyerindeki dönüm noktalarından biri, 2022 yılında Amerika Açık’ı kazanarak Grand Slam şampiyonu olmasıydı. Bu zaferle birlikte dünya sıralamasında 1 numaraya yükselen Alcaraz, bu başarıya ulaşan en genç erkek tenisçi olarak tarihe geçti. Ancak onu sadece bu başarıyla sınırlamak büyük haksızlık olur. Alcaraz, atletik yapısı, güçlü forehand vuruşları ve kort üzerindeki dinamik hareketliliğiyle modern tenisin en dikkat çekici oyuncularından biri haline geldi.
Alcaraz’ın oyun tarzı, izleyenlere hem Rafael Nadal’ın azmini hem de Roger Federer’in zarafetini anımsatıyor. Agresif oyun planı, mental gücü ve hızlı karar verme becerisi, onu kortta izlenmesi en keyifli oyunculardan biri yapıyor. Antrenörü Juan Carlos Ferrero ile yakaladığı uyum, gelişiminde büyük rol oynadı. Ferrero’nun yönlendirmesiyle teknik olarak da ciddi ilerlemeler kaydeden genç yıldız, her turnuvada daha olgun bir oyuncu profili sergiliyor.
Toprak kortta gösterdiği üstün performansın yanı sıra çim ve sert zeminlerde de hızla gelişen Alcaraz, tenis kariyerini çok yönlü bir oyuncu olarak sürdürüyor. 2024 yılında Roland Garros’u kazanarak ikinci Grand Slam zaferine ulaşması, onun sadece bir yıldız adayı olmadığını, çoktan bu unvanı hak ettiğini gösterdi.
Tenis dünyası, yıllardır “Büyük Üçlü”nün (Federer, Nadal, Djokovic) ardından kimin geleceğini tartışıyordu. Carlos Alcaraz, bu tartışmalara son vermeye aday bir performansla karşımızda duruyor. Hem kort içindeki yeteneği hem de alçakgönüllü duruşuyla genç yaşta tenis tarihine adını yazdırmaya başlayan Alcaraz, önümüzdeki yıllarda da adından çokça söz ettirecek gibi görünüyor.