Henüz 22 yaşında olmasına rağmen Carlos Alcaraz, tenis dünyasında adeta yeni bir çağ başlattı. Genç yaşına rağmen Wimbledon, Roland Garros ve US Open gibi Grand Slam turnuvalarında zirveye yerleşen İspanyol raket, korttaki enerjisi, agresif oyunu ve mental dayanıklılığıyla rakiplerini dize getiriyor. Ancak Alcaraz’ın sık sık uzun süren, beş sete uzayan maçlar oynaması, bugünün avantajı olsa da yarının en büyük riski olabilir.
Maraton maçları onun sahnesi
Alcaraz’ın oyun tarzı, uzun rallilere girip rakibini sabır testiyle yıpratma üzerine kurulu. Fabio Fognini’ye karşı oynadığı Wimbledon ilk tur maçında da bunu net şekilde gördük. Dört saatten fazla süren mücadelede zaman zaman geriye düşse de gençliğinin verdiği dirençle maçı lehine çevirdi. Yine bu yıl Roland Garros finalinde Jannik Sinner’a karşı iki set geriden gelerek kupaya uzanması, onun fiziksel ve mental dayanıklılığının çarpıcı örneklerinden biriydi.
Avantajları: Hız, güç ve soğukkanlılık
Alcaraz’ı rakiplerinden ayıran temel özellikleri:
Eksileri: Uzun vadede tehlike çanları
Ancak Alcaraz’ın oyununu sürekli olarak uzun maçlara taşımak zorunda kalması, ilerleyen yaşlarda sorun yaratabilir.
Zaman kimin lehine çalışacak?
Şu an gençliği sayesinde uzun maçları bir avantaja çeviren Alcaraz, kariyerinin ilerleyen dönemlerinde oyununun daha kısa puanlar üzerinden şekillenmesine ihtiyaç duyabilir. Aksi halde 30’lu yaşlarında fiziksel yıpranmanın faturası ağır olabilir.
Özetle Alcaraz, şimdilik gençliğinin enerjisiyle kortlarda fırtına gibi esiyor. Ancak uzayan maçlar onu bugün yıldız yapan temel faktörken, yarın yumuşak karnına da dönüşebilir. Bunu zaman gösterecek.
Türk Tenisinin Yükselen Yıldızı Zeynep Sönmez Kimdir?